1 Nisan 2012 Pazar

Antonius & Kleopatra

Oyun Atölyesi, yeni oyunu Antonius & Kleopatra’yı Mayıs sonunda Shakespeare’s Globe "Globe to Globe" festivalinde sergilemeye hazırlanıyor…
Hoş; ne festival meraklısıyız ne de Oyun Atölyesi’nin şuralarda buralarda oyun oyniciiz diye tanıtım yapmaya ihtiyacı var. Sadece İngiltere’deki tiyatro sever kardeşlerimiz için müthiş bir şans bir fırsattır efenim sevgili Haluk Bilginer’in en birinci oyuncu arkadaşlarıyla oralarda arz-ı endam etmeleri…


Nitekim festivalden bağımsız olarak, tıpkı diğer Atölye eserlerinde olduğu gibi, oyunun hazırlıklarının başladığını öğrendiğim yılbaşından bu yana yakın takipteydim. Hele de Haluk Bilginer ve Zerrin Tekindor bir arada anılınca ekstra bir heyecan basıyor insanı haliyle. Bilmeyenler için belirtelim, oyunların hazırlık sürecinde, 2-3 ay neyse artık, www.oyunatolyesi.com dan Prova Notlarını takip etmeniz, kendinizi tam anlamıyla oyunun bir parçası olarak hissetmeniz ve Allaaaaah oyuna X gün kaldı acaba hazırlar mıdır napıcaz lan diye bi de gereksiz strese girmeniz mümkün..

Nitekim, yaklaşık üç aylık bu prova sürecinden sonra, Mart sonunda oyunun prömiyeri gerçekleştirildi. Bir Atölye klasiği olarak, prömiyer haftası biletleri satışa çıkar çıkmaz biletler alındı, günler sayıldı, sonrasında oyun büyük bir heyecan ve de keyifle izlendi. Boşa stres yapmışız baya hazırlarmış =P

Neyse, gereksiz uzun girizgaha bir son verip oyuna geçersek, spoilerlık bir durum yok nihayetinde, malumunuz eser Shakespeare; Antonius, Kleopatra, Caesar, hep tanıdık bildik insanlar, büyük aşk, büyük hırs vs.. Ama Oyun Atölyesi’nde bir Kemal Aydoğan faktörü var ki, yönettiği her oyuna farklı bir dokunuşla, yorumla değişik bir boyut kazandırıyor bir şekilde.. Olması gerekeni yapıyor aslında işte, tam anlamıyla yönetiyor, farklılaştırıyor. E bi de eldeki kadroya bakın. Haluk Bilginer sahneye çıksa, 2 saat sadece sağa sola bakınsa, yine de oturur izler, vayyyyy beee adam gözleriyle oynadı neler neler anlattı diye bi tarafımdan hikayeler uydurur çıkarım ordan =) Zerrin Tekindor’u ilk duyduğumda “Kleopatra’yı iyi yorumlar, yakışır” demiştim.. Şimdi ise “bence Zerrin Tekindor’dan başkası bu kadar eğlenceli, derin, etkili bir Kleopatra yaratamazdı” diyorum. Haluk Bilginer’le elektrikleri, uyumları muhteşemdi..

Diğer oyuncular hakkında da haddimi aşarak birkaç kelam etmem gerekirse, hemen hepsi Oyun Atölyesi’nin diğer oyunlarından da aşina olduğumuz, severek takip ettiğimiz birbirinden değerli insanlar.
Kevork Malikyan’ı İlksen Başarır’ın TV dizisinde izlemiştim ilk kez ve malumunuz bir diziden yargıya varmak güçtür, sahnede izleme şansı bulduğum için çok mutlu oldum. Umarım Türkiye’de oyunculuğa, özellikle de tiyatroya devam eder.
Mert Fırat; içinde bulunduğu her işte olduğu gibi karakteri tamamen üzerine giymiş. Kendisini tekrar etmeyen naçizane oyunculuklarından birini izletti yine, çakı gibi, bol atarlı on numara bir Caesar yaratmış.
Birbirinden renkli 3 karakter; haberci, Eros, Seleucus ve de Onur Ünsal. Kendisini her zamanki gibi sevgiyle ve tebessümle anıyoruz =) hep derim, yine diyorum.. hep oynasın kendisi, izlemelere doyulmayan insan.
Emre Karayel de iki karakterle, Pompeius ve Scarus ile sahnede. Kostümler çok benzer olduğundan olabilir, saflığıma gelmiş olabilir, birden fazla karakter canlandıran birkaç oyuncu var ama ben en çok Pompeius-Scarus geçişinde zorlandım. Dur yaaa, en alakasız karakterler de onlardı esasen, benim saflığım olmuş tamam sustum..

Kleopatra’nın yancıları sevgili bayanlar, (Evrim Alasya ki aynı zamanda Octavia, Gözde Kırgız, Tuğçe Karaoğlan, Zeynep Alkaya) muhteşem enstrümanlar, birbirinden renkli ve başarılı kostümler.. Oyunun en keyifli yanı onlardı şüphesiz. Özellikle sahnede canlı fon müziği çok başarılı bir tercih olmuş (zaten klarnet varsa +100 puan :P) Müzik demişken Tolga Çebi’yi de anmadan geçmeyelim, yine müthiş bir katkısı var oyuna.
The last but not least, Muharrem Özcan ve Mehmet Özbek de oyuna emek veren, anılması gereken diğer iki oyuncu..

Genel anlamda hissiyatı özetlemek gerekirse, ki özetleme konusundaki başarısızlığım malum; muhteşem bir uyum, zaten kaliteli bir hikaye, bunu sonuna kadar size geçirebilen üst düzey oyunculuklar, ışığın gücüyle inanılmaz etkili hale gelen sade dekor vs. vs.. Oyuncuların hepsinin oyun süresince sahnede kalması özellikle oldukça değişik bir uygulamaydı ve bence çok keyifliydi. İlk etapta dikkat dağılır mı diye endişelendim ama bilakis; Onur Ünsal döktürürken Haluk Bilginer’in arkada onu nasıl içten bir tebessümle izlediğini görmek, Mert Fırat’ın arka planda, sahne yıkılsa değişmeyen sert Caesar duruşu ve ifadesi, hepsi ayrı bir renk ve farklılık kattı.

Mayıs sonuna kadar oldukça yoğun bir tempoda devam ediyor oyun, hala yer varsa sezon bitmeden koşun gidin izleyin derim.. Körü körüne Oyun Atölyesi PR’ı yapmıyorum valla. Eleştirilmesi gerektiğini düşündüğümde de eleştirmişliğimiz de vardır.. Mesela yine çok beğenmiştim ama İlker Aksum’a rağmen Macbeth bende “işte budur” etkisi yaratmamıştı. Ya da “Don Juan’ın Gecesi”ni izlediğimde sanki bişeyler eksik kalmıştı, yine çok iyiydi ama "mükemmel mutlaka izleyin" dememiştim kimseye. Ama bu oyun, Atölye’de izlediğim oyunlar arasında en iyilerdendi. O yüzden derim ki izleyiniz.. Gerekirse 26-27 Mayıs Londra =))

Adettendir, oyundan bir kuble anmadan da geçmeyeyimm..

“Ölçülebilen aşk, zavallı aşktır…” 

Ölçmeyiniz, ölçtürmeyiniz... sevgiler…